25 Ağustos 2015 Salı

IŞİD'İN KİMLİĞİ

İÇİNDEKİLER

-Özet
-Giriş
-İslam Devleti’nin kimliğini belirleyen ideoloji ve inançlar/IŞİD’in inşa ettiği kimliğin öğeleri
- İŞİD’in kimlik oluşumunu etkileyen faktörlerden biri olarak : Sünni kesimin göreli yoksunluğu
-Bir diğer faktör: Hegemon güç/Batı  karşıtlığı çerçevesinde şekillenen İŞİD kimliği
-Üçüncü bir faktör : Dini-siyasi akımların etkisi
-Dördüncü Faktör: Kurtuluş İdeolojisi
-Sonuç

  ÖZET:
    Yerel ölçekte Irak ve Suriye’deki Sünni hattında hakimiyet kurmaya çalışan, küresel ölçekte ise cihadi hareketin liderliğine soyunmuş olan Işid, yapısından ötürü mutlak itaat ve tahakkümü elde etmek isteyen son derece katı, ‘’mutlak doğrucu’’ fikir ve düşüncelere sahip radikal, ‘’İslamcı’’ bir terör örgütüdür. IŞİD’in kimlik inşasında etkili olan pek çok faktör vardır. Batı karşıtlığı, Irak ve Suriye’de Sunni kesimin göreli yoksunluğu, kurtuluş ideolojisi ve dini akımların etkisi IŞİD’i anlayabilmek için üzerinde durulması gereken son derece önemli faktörler arasındadır.
  GİRİŞ
    Irak Ve Şam İslam Devleti(IŞİD) son dönemde uluslararası gündemde başat bir yer edinmiştir. Bu yapı Irak ve Suriye gibi iç savaş ve kaosun pençesinde iki ülkede gelişmek için zemin buldu. IŞİD silahlı gruplardan oluşan radikal, İslamcı ve cihatçı bir devlettir. Grup Irak Savaşı’nın ilk yıllarında kurulmuş ve 2004’te El-Kaide’ye bağlılığını ilan etmiştir. Bir süre sonra da Irak El-Kaidesi adını almıştır. Grup farklı isyancı gruplardan destek almaktadır. Genelde sünni topluluklardan oluşmaktadır. Şubat 2014’te ise El-Kaide IŞİD ile bütün bağlarını kestiğini ilan etmiştir. Petrol kaynaklarına ulaşım imkanı sebebi ile dünyanın en zengin terör gruplarından biridir.
    Grubun en temel amacı bir islam devleti kurmaktır. Grup, 29 Haziran 2014’te halifelik ilan etti ve Al-Baghdadi’yi de halife olarak atadı. Halifelik inancının gerektirdiği üzere grup tüm islam aleminin kendisine tabiiyetini sağlamayı hedeflemektedir. Grup Sykes-Picot Anlaşması ile batılı güçlerin 1.Dünya Savaşı süresince saptadığı siyasi sınırları reddetti.
    Işid üyelerinin beyanlarına bakıldığında amaçları ve ideolojileri adına çıkarımlarda bulunmak mümkündür. Örneğin 2014 sonlarında grubun üyelerinden biri ; ‘’Allah’ın bayrağını beyaz sarayın üzerinde dalgalandıracağız’’şeklinde bir beyanda bulundu. Belçika’dan bir IŞİD savaşçısı da ‘’Allah’ın izniyle halifelik kuruldu ve sizin bizi işgal ettiğiniz gibi biz de sizi işgal edeceğiz. Bizim kadınlarımızı ele geçirdiğiniz gibi biz de sizin kadınlarınızı ele geçireceğiz. Çocuklarımızı yetim bıraktığınız gibi biz de sizin çocuklarınızı yetim bırakacağız’’ifadelerini kullanmıştı.
    IŞİD’in her sosyal grup gibi hedeflerini, üyelerinin hayata bakış açılarını, uygulamalarını vs. şekillendiren bir kimlik inşa ettiğini görmekteyiz.Örgüt diğer sosyal gruplar gibi varlığını sahip olduğu kimlikle anlamlandırmaktadır.
    Bu çalışma ile IŞİD’in inşa ettiği kimliğin öğeleri ve bu kimliğin ortaya çıkmasında etkili olan temel faktörlerin açıklanması amaçlanmaktadır. IŞİD’in kimlik oluşum sürecinde etkili olan iç ve dış unsurlar/dinamikler nedir sorusu temel üç argüman ile cevaplanmaya çalışılacaktır. Bunlardan birincisi, Irak ve Suriye’de Sünnilere yönelik uygulanan sistematik dışlama ve göreli yoksun bırakma(relative deprevation) politikasıdır. İkincisi, örgütün benimsediği anti-Amerikan/Batı/hegemon güç ideolojidir. IŞİD’in kimliğinin oluşumunda etkili olan üçüncü unsur olarak ise Vahhabilik ve Selefilik gibi dini/siyasi hareket(akım,mezhep) lerin etkisi üstünde duracağım. Bu üç faktörün IŞİD’in kimlik oluşumu üzerine etkilerini literatür taraması ile analiz etmeye çalışacağım.
IŞİD’İN İNŞA ETTİĞİ KİMLİĞİN ÖĞELERİ
     Işid’in yerel ölçekte Irak ve Suriye’deki Sünni hattında hakimiyet kurmaya çalıştığını görmekteyiz. Bu hedeflerine ulaşma yolunda askeri güç ile birlikte acımasız taktikler de kullanmaktadır. Amaçlarına erişmek için mezhepsel söylemleri de araç olarak kullanmaktadır. Küresel çapta ise cihadi hareketin liderliğine soyunmuş durumdadır.
1http://en.wikipedia.org/wiki/Islamic_State_of_Iraq_and_the_Levant
 Bu sebeple, dünya çapında cihatçı hareketlerin desteğini almaya, hatta onları kendine tabi kılmaya çalışmaktadır. IŞİD 2014’te El-Kaide ile bütün bağlarını kestikten sonra aralarında bir anlamda bir rekabet ortaya çıkmıştır. IŞİD, El-Kaide’nin küresel çapta elde ettiği desteği kendi saflarına çekme çabasına girişmiştir.
      IŞİD ideolojik anlamda son derece katı ‘’mutlak doğrucu’’fikir ve düşüncelere sahip bir örgüttür. Bu yapısından ötürü mutlak itaat ve tahakkümü elde etmek istemektedir. Geleceğe yönelik ideallerinin ne denli geniş çaplı olduğunu anlamak adına dikkat edilmesi gereken önemli bir husus kendini devlet olarak görüp, ilan etmesidir. Bu iddiasından hareketle yakın bir gelecekte diğer sunni grupların tabiiyetini isteyeceğini öngörmek çok zor değildir. Kendisine biat etmeyenlerle de Suriye’deki muhalif unsurlarla olduğu gibi bir çatışma sürecine girme yolunu seçmesi olasıdır.
1)HEGEMON GÜÇ / BATI KARŞITLIĞI ÇERÇEVESİNDE ŞEKİLLENEN IŞİD KİMLİĞİ
      11 Eylül’ün Etkisi:
      Cihad anlayışı İslam dünyasında ilk olarak Sovyet işgaline verilen bir cevap olarak ortaya çıkmıştır. Cihad anlayışının teorisi Abdullah Azzam tarafından oluşturulmuştur. Cihada organizasyonel anlamda küresel bir boyut kazandıran kişi ise Usame Bin Ladin olacaktır. Cihad anlayışı ABD’nin 2003 işgalinden sonra Irak’a da kanalize olacaktır. Ebu Mus’ab ez-Zerkavi liderliğindeki El-Kaide unsurları, 2003 işgalinin ardından Irak’da başlayan sunni direnişin bir parçası haline gelmiştir. Bu durum IŞİD’in var olma sürecini de beraberinde getirecektir.
2 Acun, Can, Neo El-Kaide:IŞİD, Haziran 2014 ,Seta Perspektif, s.5-6.
       Bu noktada belirtilmesi gereken önemli bir husus daha bulunmaktadır. 11 Eylül ve sonrası siyasi ikliminde Orta Doğu, Batı’nın gözünde ‘’pasif öteki’’ olmaktan çıkarak ‘’aktif öteki’’ne dönüşmüştür. 11 Eylül’den sonra Batı’nın bir disiplin stratejisi olarak belirlediği ve kesintisiz bir biçimde devam ettirdiği şey, Doğu’nun düzenli bombalanması olmuştur. Ancak bu taktik hiçbir şekilde ‘’barbarlığı’’ sona erdirmemiş, hatta son tahlilde bu barbarlığı besleyen bir hal almıştır.
Arap Baharı’nın Etkisi:
Arap Baharı’nın bu çalışmanın konusunu ilgilendiren kısımları da bulunmaktadır. Jeopolitik açıdan bakıldığında, Arap Baharı batılı devletlerin Sykes-Picot Anlaşması ile şekillendirdiği Arap siyasi coğrafyası statükosuna meydan okumuştur. Arap baharı ile halklar, sömürge rejimleri sona erse de sömürünün farklı stratejiler ile devam ettirildiğinin farkına varıp bir uyanış hareketi başlatmışlardır. Arap Baharı bölgesel durumu iki önemli değişime uğratmıştır: 1)Arap Baharı, Arap dünyasındaki devletlerin sınırlarını anlamsız hale getirmiştir. Bölgedeki 1. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan ‘’yüzyıllık-bölünmeye’’, yani Sykes-Picot Anlaşması’na sıkça vurgu yapılması bu noktada anlamlıdır.
 2) Arap Baharı bölgedeki devlet-dışı aktörleri güçlendirmiştir. Günümüzde bu devlet-dışı aktörlerin bazı ulus devletlerinkinden bile daha iyi durumda askeri güçleri olduğunu ve bu aktörlerin yarı devlet yapıları ve de facto devletler meydana getirdiklerini görmekteyiz.

3  Acun, Can, Neo El-Kaide:IŞİD, Haziran 2014 ,Seta Perspektif, s.1.
4  Acun, Can, Irak’ta İsyanın Haritası:Silahlı Gruplar, Haziran 2014,Seta Perspektif, s.8. 
5    Balcı, Ali, IŞİD  Ve Doğu’yu Kuşatan ‘’Barbalık’’: Batnın Yeni Temsil ve Yönetim Stratejilerine Dair, Ortadoğu Analiz, Kasım-Aalık 2014, Orsam
IŞİD’in yükselişi, Arap Baharı neticesindeki sosyal ve siyasi dönüşümlerin başarısızlığı ile örtüşüyor. Meşru değişim umudunun birçok ülkede kaybolması, bazı grupların meşru olmayan yollara başvurmasını kaçınılmaz hale getirmiştir.
       IŞİD bölgede var olan alışılmış jeopolitik düzeni ve devlet yapısını zorlayan yapılar oluşturdu. Bu açıdan bakıldığında yukarıda belirtilen iki değişimin bir noktada birleşmesinin IŞİD’i ortaya çıkardığını öne sürmek mümkündür. Kısacası, Işid gibi yeni bölgesel oluşumlar, bölgesel sistemin çevresinde yer alsa da bu sistemin merkezi güçlerine doğrudan meydan okumaktalar.
2) SÜNNİ KESİMİN GÖRELİ YOKSUNLUĞU VE SÜNNİ İSYAN
    Irak’ta , 2003 işgalinden sonra etnik-sekter krizlerin artarak devam ettiğini görmekteyiz. Bu durum aşılması çok zor bir yönetim krizini beraberinde getirdi. Bu dönemde Sünnilerin başını çektiği bir asimetrik askeri direnişin sürdürüldüğünü görmekteyiz. Bu direnişe karşı işgal güçleri yerel işbirlikçilerle birlikte hareket etme yoluna gitti. Bu durum çatışmaların ülke genelinde yayılmasına ve çok sayıda Iraklı’nın hayatını kaybetmesine neden oldu. Kısacası, 2003 işgalinin ülkeyi ne denli zorlu bir mezhep savaşına soktuğu ortadadır.
    ABD kendi eli ile yarattığı savaş ortamını kendi lehine kullanmayı da pekala başardı. Böyle bir savaş ikliminde Irak’ın yeni siyasi haritası ABD marifetiyle etnik ve mezhebi dengelere göre oluşturulmaya çalışıldı. Siyasi dinamiklerin etnik ve sekter ayrımlar üzerinden şekillendiridiği bu dizayn sürecinin beraberinde getirdiği süreçte sünniler Baasla eşitlenerek ötekileştirilmekten kendilerini kurtaramadılar.
       IŞİD’in kimlik oluşumunda hayati öneme sahip faktörlerden biri, Irak ve Suriye’deki baskıcı rejimlerin mezhepçi söylemlerle yürüttükleri ayrılıkçı politikalardır.
6Aras, Bülent, Arap Baharı Sonrası Jeopolitik-İŞİD ve Türkiye, Ortadoğu Analiz, Kasım-Aalık 2014, Orsam
 Sünni Araplar 2005 yılında yapılan seçimleri adil olmadığı için boykot ettiler. Bu duruma ABD müdahale etti ve yeni hükumeti kurma görevini Nuri El-Maliki’ye verdi. Bu gelişme Irak’ın kaderini şekillendirecek derecede önemliydi. El-Maliki yavaş yavaş siyasi ve askeri gücü kendinde topladı. Siyaset yapmak için mezhepçi söylemleri sürekli araç olarak kullandı.
       Zamanla El-Maliki muhaliflerini bastırmak ve korkutmak adına politikalarını sertleştirmeye başladı. Bu baskılar sonucu Sünniler’in önemli liderlerinden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. 2012’nin son aylarında Sünni gruplar, dışlandıkları ve sindirildikleri gerekçesi ile Maliki hükümetine karşı yoğun protestolar gerçekleştirdiler. Bu eylemler de yönetim tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Sünniler adına siyasi bir zeminin de artık kalmaması le birlikte,  Irak meclisindeki 44 Sünni milletvekili görevlerinden istifa ettiklerini duyurdular.
       Kısacası Maliki yönetimi süresince muhalif gruplar şiddetle bastırıldı, ayrılıkçı politikalar takip edildi ve meşru olmayan yollarla seçimler kazanıldı. Meşru yollarla hakkını arayamayan kitleler de şiddete ve meşru olmayan yollara başvurmaya başladılar. Bir başka deyişle; Sünni terör örgütlerinin ve IŞİD’in ortaya çıkışını El-Maliki’nin etnik-sekteryan ve otokratik politikalarına karşı bir isyan olarak anlamak mümkündür.
3) DİNİ VE SİYASİ AKIMLARIN ETKİSİ
      IŞİD Selefi inanca mensup bir örgüttür. Selefiliğe göre İslam, sahabe dönemindeki gibi saf ve arı bir şekilde, bidatlerden, eski medeniyetlerin kalıntılarından ve sonradan ortaya çıkan fırkaların görüşlerinden uzak kalarak yaşanmalıdır. Selefiliği tanımlarken iki önemli karakteristik dikkat çeker:
7  Acun, Can, Irak’ta İsyanın Haritası:Silahlı Gruplar, Haziran 2014,Seta Perspektif, s.1-3.
 1-Hadis merkezli zahirilik ve metincilik: Zahiri mezhebi, İslâmî hükümleri Kur'ân ve Sünnet'in zahirî (lafzî, sözel) anlamlarından çıkarmayı temel alır. Kur’an ve hadislerin zahir yani görünen mânâlarından başka hiçbir delili ve kıyası kabul etmez.
2- Kurtulmuş fırka merkezli inhisarcılık(tekelcilik) ve dışlamacılık. Yani kendilerini “kurtuluşa ermiş fırka” olarak görmeleri ve kendileri gibi olmayanlara kafir gözü ile bakmaları.
      Günümüzde El Kaide, IŞİD gibi radikal terör örgütlerinin ideolojik altyapısını Selefi/Vehhabi çizginin oluşturduğuu görmekteyiz. Çünkü, Geleneksel Selefi çizgi şiddetten beslenen bir tarihe sahiptir. Reaksiyoner olma ve özgüven duygusundan ziyade, yenilgi psikolojisi ile hareket etme eğilimi de, Selefî çizgideki grupların ortak paydasıdır. Söz konusu radikal örgütler bu katı ve dışlayıcı düşünce yapısı ile kendilerine bulunmaz teolojik ve duygusal zeminler hazırlamaktalar. İslam adına insanlar üzerinde hak iddia etme şeklindeki tutumları da bu çerçevede açıklanabilir.
4) KURTULUŞ İDEOLOJİSİ VE IŞİD
     Yukarıda anlatılanlardan farklı olarak Toplumsal-siyasi şiddetin ilk bakışta fark edilmeyen kaynakları da vardır. IŞİD şiddetinin neden bu kadar amansız ve dizginsiz olduğunu açıklamak için bu kaynakların da üzerinde düşünülmesi gerekmektedir.
      Rumen felsefeci Emil Cioran, bu kaynaklardan birini “insanın selâmet (kurtuluş) saplantısı”yla açıklar. Ona göre yaşadığımız dünya, “insanın selâmet saplantısının hayatı soluksuz bıraktığı bir yer”, toplum ise bir “kurtarıcılar cehennemi”dir.
8Dinç, Engin, Işid’in Beslendiği Selefi Düşünce Nedir?,Doç. Dr.Cemil Hakyemez ile röportaj.
9Gözel, Arif, Vehhabilik,El-Kaide ve IŞİD, Haziran 2014, Ankara Strateji Enstitüsü.
     Nazizmi ve komünizmi bir kurtuluş ideolojisi olarak benimseyip uygulayanlar, Yirminci yüzyılda bu “vehim”in öne çıkan temsilcileri idiler. Yirmi birinci yüzyılda ise onların  doldurdukları yeri İslâm’ı bir kurtuluş ideolojisi olarak benimseyip uygulayanlar almış durumda. IŞİD ve benzeri terör örgütleri İslâm'ı bir "kurtuluş ideolojisi" olarak araçsallaştırıyor.
    Bu durumu üç düşünürün sözü ile özetlemek istiyorum:
’IŞİD şiddetinin bu kadar dizginsiz olmasının nedeni, ideoloji haline getirilmiş bir inancı bütün bir insanlığın kurtuluşunun yegâne yolu olarak benimsemek ve oradan bir "aşırı haklılık" duygusu peydahlamaktır.’’7
 ‘’Bütün insanlar için ebedi kurtuluş vadeden bir ideolojiniz varsa, bir canavara dönüşmeniz işten bile değildir.’’8.
“Şiddete son verecek şiddet” inancı için “yalanların en alçakçası değilse, vehimlerin en şairanesi”9.
        BAZI BATI’LI DÜŞÜNÜRLERİN GÖZÜNDE IŞİD:
     Çalışmamın buraya kadar olan kısmında daha çok bir doğulu gözüyle kendi tespitlerimi yapmaya çalıştım. Ancak kimliğin izafi olması sebebiyle IŞİD’i farklı şekillerde yorumlayan pek çok kesim bulunmaktadır. Bazı batılı düşünürlerin IŞİD’i açıklarken çok özcü bir açıklamaya sığındıklarını görmek mümkündür.
10Görmüş, Alper, IŞİD ve 21. Yüzyıl’ın Kurtuluş İdeolojisi, Eylül 2014, A l Jazeera Türk.
11Görmüş, Alper, IŞİD ve 21. Yüzyıl’ın Kurtuluş İdeolojisi, Eylül 2014, A l Jazeera Türk.
12Cemil Meriç

Bahsedilen kesimler IŞİD ve benzeri İslami terör örgütlerini , İslam’ın erken dönemlerinde ortaya çıkan Sünni-Şii bölünmesinin bir çıktısı ya da bir başka deyişle İslam’ın tarihsel çatışmasının günümüzdeki bir çıktısı olarak yorumlamaktadırlar. Yani IŞİD, içinde ortaya çıktığı koşullardan  soyutlanarak İslam’ın doğal bir çıktısına dönüştürülmektedir. Sömürgeci güçlerin bu bölgelerde on yıllardır sürdürdükleri sömürgeci faaliyetlerin ya da ABD’nin 2003 işgalinin bu radikal grupların ortaya çıkmasında hiçbir etkisi yoktur onlara göre… Hatta sorunu İslam’ın kendisinde arayarak , İslam’ın IŞİD gibi totaliter yapılar ile sonuçlanmaktan başka bir alternatifi olmadığı görüşünde olanlar bile vardır.
       Batı’da Radikal İslami terör örgütlerini anlama noktasında iyi-kötü ayrımı da sıklıkla kullanılmaktadır. Burda kötü olan militan islamdır. Militan islama destek  vermeyen ve karşı koalisyonda yer alan tüm kesimler de iyidir. Ancak benim kanaatime göre batılı güçlerin esas düşmanları, her ne kadar saklı tutsalar da, ılımlı İslamcılar olarak nitelendirdikleri kesimlerdir. Şiddet ve terör, bilhassa İslam ile özdeşleştirilen terör örgütleri  küresel güçlerin tasarımıdır ve onların güdümündedir( Bu örgütler bazen kontrollerinden çıkabilmektedir,bu ayrı bir mesele) . Bu yolla İslam dünyasında alternatif olarak ortaya çıkan ve mevcut uluslararası sisteme meşru yollarla meydan okuyan siyasi hareket ve aktörler de aynı kefeye konularak etkisizleştirilmeye ve dünya kamuoyunda onlara yönelik algı kötüleştirilmeye çalışılmaktadır.



13Balcı, Ali, IŞİD  Ve Doğu’yu Kuşatan ‘’Barbalık’’: Batnın Yeni Temsil ve Yönetim Stratejilerine Dair, Ortadoğu Analiz, Kasım-Aalık 2014, Orsam.
14Küçükcan, Talip, Küresel Güçlerin Etkin Aracı:Şiddet ve Terör, Ocak 2015, Seta Yorum.
SONUÇ:
   IŞİD’in kimlik inşası sürecinde etkili olan pek çok faktör vardır. Kimliğin izafi olması sebebiyle farklı kesimlerin IŞİD’i çok farklı okuyup, yorumladıkları bir gerçektir. Batı karşıtlığı, Irak ve Suriye’de Sunni kesimin göreli yoksunluğu, kurtuluş ideolojisi ve dini akımların etkisi çalışmamda odaklandığım ve son derece etkili olduğunu düşündüğüm  dört faktör idi. Ancak Orta Doğu’da kalıcı bir çözüme ulaşmak adına bu konu daha farklı boyutları ile ele alınmalı ve tartışılmalıdır.













KAYNAKÇA:
2.      Acun, Can, Neo El-Kaide:IŞİD, Haziran 2014 ,Seta Perspektif.
3.       Acun, Can, Irak’ta İsyanın Haritası:Silahlı Gruplar, Haziran 2014,Seta Perspektif.
4.      Balcı, Ali, IŞİD  Ve Doğu’yu Kuşatan ‘’Barbalık’’: Batnın Yeni Temsil ve Yönetim Stratejilerine Dair, Ortadoğu Analiz, Kasım-Aalık 2014, Orsam.
5.      Aras, Bülent, Arap Baharı Sonrası Jeopolitik-İŞİD ve Türkiye, Ortadoğu Analiz, Kasım-Aalık 2014, Orsam.
6.      Dinç, Engin, Işid’in Beslendiği Selefi Düşünce Nedir?,Doç. Dr.Cemil Hakyemez ile röportaj.
7.      Gözel, Arif, Vehhabilik,El-Kaide ve IŞİD, Haziran 2014, Ankara Strateji Enstitüsü.
8.      Görmüş, Alper, IŞİD ve 21. Yüzyıl’ın Kurtuluş İdeolojisi, Eylül 2014, A l Jazeera Türk
9.      Balcı, Ali, IŞİD  Ve Doğu’yu Kuşatan ‘’Barbalık’’: Batnın Yeni Temsil ve Yönetim Stratejilerine Dair, Ortadoğu Analiz, Kasım-Aalık 2014, Orsam.
10.   Küçükcan, Talip, Küresel Güçlerin Etkin Aracı:Şiddet ve Terör, Ocak 2015, Seta Yorum.
11.  Ulutaş,Ufuk, Çok Uluslu Terör Konsorsiyumu IŞİD, Şubat 2015, Seta Yorum
12.  Altun ,Fahrettin, ‘’Batı Karşıtlığı’’ Niçin Anlamlıdır?, Ocak 2015, Seta Yorum
13.  Recep Tayyip Güller-Ömer Behram Özdemir, Tevhid ve Cihad Örgütünden İslam Devletine,Seta
14.  Efe, İbrahim,Hamas İşid’tir ve Işid Hamas’tır, ORSAM
15.  Orsam Raporu: The 2014 Elections,ISIS Operations and The Future Of Iraq, No:190,June 2014.
16.  Orsam Bölgesel Gelişmeler Değerlendirmesi. No:11, Eylül 2014
17.  http://cageuk.org/article/guardian-search-identity-draws-jihadis-horrors-isis -
18.  https://59steps.wordpress.com/2015/01/03/thoughts-on-2015-isis-religion-politics-and-the-yearning-for-identity/ -
19.  http://news.harvard.edu/gazette/story/2014/08/the-rise-of-isis/ -

20.  Orhan,Oytun,IŞİD,Sınır Geçişleri ve Türkiye, Eylül-Ekim 2014,Orsam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder