Bakunin’in
1873’de yazdığı ‘Devlet ve Anarşi’ isimli eseri kaynağını 1.Nikola’nın Çarlık
Rusya’daki baskıcı saltanat rejiminden alır. Bu baskıcı rejime rağmen o dönem
(1825-1855) Çarlık Rusya’da entelektüel hareketler de önemli bir gelişme
göstermiştir. Mihail Bakunin’in düşünsel hayatının ve ideolojisinin büyük
ölçüde o dönem Rusya’da hakim olan bu atmosfer etrafında şekillendiğini
görmekteyiz. 19 yy.da Çarlık Rusya’da Batı ile etkileşim şansı olan ve baskı
rejimine yönelik eleştiriler öne süren kesimler genelde asiller oluyordu.
Bakunin de aristokrat bir ailenin çocuğuydu. Bakunin kendisinin batılı bir
anlayışla yetiştirildiğini belirtir. 1870’de başlayan Fransa-Prusya savaşı
Bakunin üzerinde önemli bir etki yarattı ve bu savaşı bir Fransız Halk
Devrimi’ne çevirmeye çalıştı. Lyon’da başalatılan sosyalist ayaklanmaya katıldı
ama girişim başarısız oldu. 1872 yılında enternasyonel içinde yaşanan
hizipleşme de dönemin önemli gelişmelerinden biridir. Marx Bakunin ve grubunu
Enternasyonel’den azlettirdi. Bakunin ‘Devlet ve Anarşi’ isimli eserini 1870’li
yıların başında yaşanan bu gelişmelere bir tepki olarak yazmıştır.
3 Mihail A. Bakunin, Devlet ve Anarşi, M.Uyurkulak(çev.), Ankara:Öteki Yayınevi, Eylül 1998,ss.5-29
Bakunin Enternasyonel’deki hizipleşmenin de etkisi ile Marksizm’e yönelik
eleştiriler geliştirmiştir.Bakunin
Marksistlerin politik hayata katılmalarına ve devlete göre politika yapmalarına
karşıydı. Bakunin’e göre bu takdirde Marksistler ya burjuva partilerine
dönüşecekler ya da iktidara geldiklerinde kitleler üzerinde yeni bir hükmedici
zümre oluşturacaklardı. Bakunin anarşizme giden yolda Proleterya Diktatörlüğü
şeklinde bir geçiş devletinin olmasının ‘’yeni sınıfın’’ yükselişine yol
açabileceğini öne sürer. Marx ise sosyalizmin yeni bir otorite
yaratabileceği fikrine katılmakla beraber bir kez sınıf tahakkümü ortadan
kalktığı için devlet ve ona bağlı bütün
otorite ilişkilerinin zamanla ortadan kalkacağını savunur. Yani aslında Marx
otoriteyi sadece ekonomik koşulların bir sonucu olarak görmektedir. Özetle Bakunin Marx’ın üretim teorisine katılmakla birlikte yönetim
teorisini eleştirmekte ve her türlü otorite ve iktidarın yozlaştıracağı tezini
savunmaktadır. Bakunin Devletçilik ve Marksizmin ikisine de karşı bir şekilde
gelecekteki anarşist toplumun taslağını da ortaya koymaktadır. Kendisi üretim
üzerine kurulan kolektiflerden bahseder. Bu sistemde toplum tahakkümden
kurtulmuş biçimde bağımsız ve bütünüyle özgür birlikler aracılığıyla
örgütlenecek ve kararlar aşağıdan yukarıya oy birliğine dayanarak alınacaktır.
Bakunin Hegel’in
doktrinleri üzerinde de ayrıntılı bir çalışma yapmıştır. ‘Devlet ve Anarşi isimli
eserinde Hegel felsefesinin metafiziğe karşı duruşunu kendi teorisi için de
kullanmış ve desteklemiştir. Hegel’den hareketle Bakunin eserinde metafiziğin
temelsiz ve gerçekdışı olduğunu öne sürer. Bakunin’e göre ‘’metafizikde hayata giden yol kapalıdır’’. Bakunin soyut düşünceyi
hareket noktası alarak yaşamanın, ‘’hayatı
düşünceye değil, düşünceyi hayata uygulamanın’’ yanlış olduğunu vurgular.
Ona göre ‘’soyutlamaya bel bağlayan kişi
onun içinde ölecek, içine gömülecektir.’’
4
Mihail A. Bakunin, Devlet ve Anarşi, M.Uyurkulak(çev.), Ankara:Öteki Yayınevi,
Eylül 1998,ss.31-33, 5ss.10,11
6
Mihail A. Bakunin, Devlet ve Anarşi, M.Uyurkulak(çev.), İstanbul: Agora,
1873/2006, ss177
Bakunin’e
göre soyut düşünce ile hareket eden insanların devrim yapabilmesi mümkün
değildir. Bakunin’e göre gerçekten ve tam olarak özgürleşmenin yolu ve anarşist toplumsal devrim yapabilmenin
yolu rasyonel hareket edip, düşünebilmekten geçmektedir.
Bakunin metafizikçiler
kavramının kapsamına pozitivistleri de katar. Kendisi pozitivistleri ‘’bilim
tanrıçasının günümüzdeki tapınıcıları’’, ‘düşüncenin ve bilimin şövalyeleri’ ve
‘’bilim papazları’’ olarak tanımlar. Ona göre pozitivistler toplumdaki
insanları ne pahasına olursa olsun kendi tasarladıkları toplumsal örgütlenmenin
çarkına sokmak isterler. Pozitivistler bilim ve düşünce adına yaşamın
kanunlarını belirlemeye çalışırlar. Bakunin’e göre yaşamın kanunlarını bilimin
belirlemesi insanlığın büyük çoğunluğunun sayıları oldukça az olan bilim
adamlarının yönetimine tabi kılındığı anlamına gelir. Ona göre az sayıda bilginin dünyayı
yönetir hale gelmesi iğrenç bir despotizmden başka bir şey değildir. Bakunin’e
göre bilginler doğaları gereği yozlaşmaya meyillidirler. Bir kez yönetmelerine
müsaade edildiğinde kibirlerinden dolayı en önü alınamaz tiranlara
dönüşeceklerini öne sürer. Bakunin bilim insanlarına bu yetki verildiği
takdirde bilginlerin deneylerinde hayvanları kullandıkları gibi insanları da
kullanmaya başlayabilecekleri uyarısında bulunur. Toplumun bilgi ve bilim
tarafından idare edilmesi koyun sürüsünden farksız , ‘dilsiz ve köle ruhlu bir aptallar dünyası’ yaratacaktır. (s.176)Özetle
Bakunin halklara zihinlerde yaratılan bir
toplumsal örgütlenmenin dayatılmasına karşı çıkmakta, hayatın daima düşünceden
önce geldiğini düşüncenin bir sonucu olmadığını savunmaktadır. Çünkü düşüncenin
toplumsal pratikten önce geldiğini kabul ettiğimiz anda düşünce ve bilime
hükmeden az sayıda insanın toplumu yönetme hakkına sahip olduğunu kabul
etmiş oluruz.
7 Mihail A. Bakunin, Devlet
ve Anarşi, M.Uyurkulak(çev.), İstanbul: Agora, 1873/2006, ss.172-176
Ona
göre her türlü devlet iktidarı halkı kendi çıkarlarına uymayan yasalara boyun
eğmek zorunda bırakır.Bu
yüzden anarşistler her türlü devletçi örgütlenmenin karşısında dururlar. Bakunin’e
göre bilimin toplum üzerinde kurduğu egemenliği savunmak devleti ve devlet
iktidarını savunmak anlamına gelmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder