1 Nisan 2017 Cumartesi

Mihail Bakunin'in Siyaset Felsefesi ve Pozitivizm Üzerine Görüşleri

Bakunin’in 1873’de yazdığı ‘Devlet ve Anarşi’ isimli eseri kaynağını 1.Nikola’nın Çarlık Rusya’daki baskıcı saltanat rejiminden alır. Bu baskıcı rejime rağmen o dönem (1825-1855) Çarlık Rusya’da entelektüel hareketler de önemli bir gelişme göstermiştir. Mihail Bakunin’in düşünsel hayatının ve ideolojisinin büyük ölçüde o dönem Rusya’da hakim olan bu atmosfer etrafında şekillendiğini görmekteyiz. 19 yy.da Çarlık Rusya’da Batı ile etkileşim şansı olan ve baskı rejimine yönelik eleştiriler öne süren kesimler genelde asiller oluyordu. Bakunin de aristokrat bir ailenin çocuğuydu. Bakunin kendisinin batılı bir anlayışla yetiştirildiğini belirtir. 1870’de başlayan Fransa-Prusya savaşı Bakunin üzerinde önemli bir etki yarattı ve bu savaşı bir Fransız Halk Devrimi’ne çevirmeye çalıştı. Lyon’da başalatılan sosyalist ayaklanmaya katıldı ama girişim başarısız oldu. 1872 yılında enternasyonel içinde yaşanan hizipleşme de dönemin önemli gelişmelerinden biridir. Marx Bakunin ve grubunu Enternasyonel’den azlettirdi. Bakunin ‘Devlet ve Anarşi’ isimli eserini 1870’li yıların başında yaşanan bu gelişmelere bir tepki olarak yazmıştır.
3 Mihail A. Bakunin, Devlet ve Anarşi, M.Uyurkulak(çev.), Ankara:Öteki Yayınevi, Eylül 1998,ss.5-29
Bakunin Enternasyonel’deki hizipleşmenin de etkisi ile Marksizm’e yönelik eleştiriler geliştirmiştir.Bakunin Marksistlerin politik hayata katılmalarına ve devlete göre politika yapmalarına karşıydı. Bakunin’e göre bu takdirde Marksistler ya burjuva partilerine dönüşecekler ya da iktidara geldiklerinde kitleler üzerinde yeni bir hükmedici zümre oluşturacaklardı. Bakunin anarşizme giden yolda Proleterya Diktatörlüğü şeklinde bir geçiş devletinin olmasının ‘’yeni sınıfın’’ yükselişine yol açabileceğini öne sürer. Marx ise sosyalizmin yeni bir otorite yaratabileceği fikrine katılmakla beraber bir kez sınıf tahakkümü ortadan kalktığı için  devlet ve ona bağlı bütün otorite ilişkilerinin zamanla ortadan kalkacağını savunur. Yani aslında Marx otoriteyi sadece ekonomik koşulların bir sonucu olarak görmektedir. Özetle Bakunin  Marx’ın  üretim teorisine katılmakla birlikte yönetim teorisini eleştirmekte ve her türlü otorite ve iktidarın yozlaştıracağı tezini savunmaktadır. Bakunin Devletçilik ve Marksizmin ikisine de karşı bir şekilde gelecekteki anarşist toplumun taslağını da ortaya koymaktadır. Kendisi üretim üzerine kurulan kolektiflerden bahseder. Bu sistemde toplum tahakkümden kurtulmuş biçimde bağımsız ve bütünüyle özgür birlikler aracılığıyla örgütlenecek ve kararlar aşağıdan yukarıya oy birliğine dayanarak alınacaktır.
Bakunin Hegel’in doktrinleri üzerinde de ayrıntılı bir çalışma yapmıştır. ‘Devlet ve Anarşi isimli eserinde Hegel felsefesinin metafiziğe karşı duruşunu kendi teorisi için de kullanmış ve desteklemiştir. Hegel’den hareketle Bakunin eserinde metafiziğin temelsiz ve gerçekdışı olduğunu öne sürer. Bakunin’e göre ‘’metafizikde hayata giden yol kapalıdır’’. Bakunin soyut düşünceyi hareket noktası alarak yaşamanın, ‘’hayatı düşünceye değil, düşünceyi hayata uygulamanın’’ yanlış olduğunu vurgular. Ona göre ‘’soyutlamaya bel bağlayan kişi onun içinde ölecek, içine gömülecektir.’’
4 Mihail A. Bakunin, Devlet ve Anarşi, M.Uyurkulak(çev.), Ankara:Öteki Yayınevi, Eylül 1998,ss.31-33, 5ss.10,11
6 Mihail A. Bakunin, Devlet ve Anarşi, M.Uyurkulak(çev.), İstanbul: Agora, 1873/2006, ss177

Bakunin’e göre soyut düşünce ile hareket eden insanların devrim yapabilmesi mümkün değildir. Bakunin’e göre gerçekten ve tam olarak özgürleşmenin yolu ve anarşist toplumsal devrim yapabilmenin yolu rasyonel hareket edip, düşünebilmekten geçmektedir. 
Bakunin metafizikçiler kavramının kapsamına pozitivistleri de katar. Kendisi pozitivistleri ‘’bilim tanrıçasının günümüzdeki tapınıcıları’’, ‘düşüncenin ve bilimin şövalyeleri’ ve ‘’bilim papazları’’ olarak tanımlar. Ona göre pozitivistler toplumdaki insanları ne pahasına olursa olsun kendi tasarladıkları toplumsal örgütlenmenin çarkına sokmak isterler. Pozitivistler bilim ve düşünce adına yaşamın kanunlarını belirlemeye çalışırlar. Bakunin’e göre yaşamın kanunlarını bilimin belirlemesi insanlığın büyük çoğunluğunun sayıları oldukça az olan bilim adamlarının yönetimine tabi kılındığı anlamına gelir. Ona göre az sayıda bilginin dünyayı yönetir hale gelmesi iğrenç bir despotizmden başka bir şey değildir. Bakunin’e göre bilginler doğaları gereği yozlaşmaya meyillidirler. Bir kez yönetmelerine müsaade edildiğinde kibirlerinden dolayı en önü alınamaz tiranlara dönüşeceklerini öne sürer. Bakunin bilim insanlarına bu yetki verildiği takdirde bilginlerin deneylerinde hayvanları kullandıkları gibi insanları da kullanmaya başlayabilecekleri uyarısında bulunur. Toplumun bilgi ve bilim tarafından idare edilmesi koyun sürüsünden farksız , ‘dilsiz ve köle ruhlu bir aptallar dünyası’ yaratacaktır. (s.176)Özetle Bakunin halklara zihinlerde yaratılan bir toplumsal örgütlenmenin dayatılmasına karşı çıkmakta, hayatın daima düşünceden önce geldiğini düşüncenin bir sonucu olmadığını savunmaktadır. Çünkü düşüncenin toplumsal pratikten önce geldiğini kabul ettiğimiz anda düşünce ve bilime hükmeden az sayıda insanın  toplumu yönetme hakkına sahip olduğunu kabul etmiş oluruz.
7  Mihail A. Bakunin, Devlet ve Anarşi, M.Uyurkulak(çev.), İstanbul: Agora, 1873/2006, ss.172-176

Ona göre her türlü devlet iktidarı halkı kendi çıkarlarına uymayan yasalara boyun eğmek zorunda bırakır.Bu yüzden anarşistler her türlü devletçi örgütlenmenin karşısında dururlar. Bakunin’e göre bilimin toplum üzerinde kurduğu egemenliği savunmak devleti ve devlet iktidarını savunmak anlamına gelmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder