5 Nisan 2017 Çarşamba

Theodor W. Adorno ve Max Horkheimer’ın Bakış Açısından Avrupa'da Yükselen Aşırı/Radikal Sağ Siyaset

Avrupa'da yükselen aşırı/radikal sağ siyasetin gelişme nedenleri ve olası sonuçlarını Theodor W. Adorno ve Max Horkheimer’ın toplum ve birey arasındaki ilişkinin kültürel boyutunu  analiz etmek için kullandıkları ‘kitle kültürü’ , ‘kültür endüstrisi’ ve ‘meta fetişizmi’ kavramları ile açıklayabiliriz. Teorilerine göre rasyonel insanların toplumla olan ilişkileri ve bu insanların düşüncelerini baskılayan popüler kültür araçları insanların irrasyonel kararlar almalarına yol açabilmektedir.
Adorno’ya göre bizim toplumsal normalleri öğrendiğimiz yer kitle kültürüdür. Otorite sahipleri, insanlar için belirledikleri ‘normalleri’ kitle kültürü araçlarını kullanarak halk genelinde yaygınlaştırmaktadırlar. Özellikle modernite çağında bu araçlarla çok geniş kitlelere hitap edebilmek mümkün hale gelmiştir. Kitle kültürünün film, radyo ve televizyon gibi geleneksel ve sosyal medya gibi modern araçları yüzünden kitleler sürekli otorite sahiplerinin propagandalarına maruz kalmaktadırlar. Kitle kültürü araçları ile neyin güzel olup olmadığı ve estetik ile ilgili yargılarımız oluşturulduğu gibi siyasetle ilgili yargılarımız da oluşturulmaktadır.
 Adorno Amerika’da 1950’lerde hakim olan McCarthyism’in faşizme giden yolda bir başlangıç olabileceğinin alarmını vermekte ve bu otoriterleşmeyi destekleyen kitle kültürü araçlarının Amerikan demokrasisi için büyük bir tehdit oluşturduğunu öne sürmektedir. Son dönemde batıda yükselen aşırı/radikal sağ siyaset göz önüne alındığında Adorno’nun endişelerinin 21.yy da gerçeğe dönüştüğünü söyleyebiliriz.1 Son dönemde kapitalizm ve liberal demokrasinin içinde bulunduğu bu kriz eleştirel teorinin varsayımlarına olan ihtiyacı bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır.
Aşırı sağ siyasetin yükseldiği dönemlerde ‘olağanüstü hal’in gerekçe gösterilerek insan hakları ve liberal değerlerin yozlaştırıldığını, dini hoşgörüsüzlüklerin ve siyasi engizisyonların arttığını
1Alex Ross, ‘The Frankfurt School Knew Trump Was Coming’’, The New Yorker, 5 Aralık 2016
ve yasal korumanın zayıfladığını görmekteyiz. Kitle kültürü araçları gelenek ve kurallara uygun davranışları ve itaat kültürünü desteklerken, uyuşmazlıkları yatıştırmakta, farklı görüştekilerin sesini ise kısmaktadır. Bu yönüyle bu araçlar ‘diktatörlük modasına(dictatorial fashion)’2 hizmet etmektedirler.
Aşırı sağın yükseldiği dönemlerde insanların zihinlerindeki ırkçı, anti-demokratik, paranoyak ve rasyonaliteden uzak duygu ve düşünceler yükselişe geçmektedir. Çünkü bu tür dönemlerde kitleler otorite sahiplerinin psikolojik manipülasyonlarına karşı hassas hale gelmekte, gerçek ile kurgu arasındaki çizgi belirginsizleşmeye3 ve insanlar ‘hakikat ötesi’nde yaşamaya başlamaktadırlar. Adorno kitleleri hipnoz eden savaş haberleri gibi ırkçı methodların ‘kültür endüstrisi’ olarak tanımladığı üretim mekanizması tarafından sürekli kopyalanarak yeniden üretildiğini öne sürmektedir.(seri üretim)
Arzın talebe bağlı olarak geliştiği klasik liberal ekonomiden farklı olarak artık arzın talebi belirlediği bu yeni üretim mekanizmasını Adorno ve Horkheimer ‘kültür endüstrisi’ olarak tanımlamaktadır. Seri üretimin gerçekleştiği bu süreçte alternatifler belirlenmekte ve en çok satan ürüne yönelik reklam ve kopyalama yapılmaktadır. Ancak insanlar popüler kültür araçlarının kendilerine sunduğu kolaylıklar ve avantajlar dolayısıyla kültürün bu mekanizma tarafından üretildiğini, kısıtlı sayıdaki alternatifin burjuvazi tarafından belirlenip piyasaya sürüldüğünü fark edemez. Çünkü popüler kültür araçları elitlerin toplum üzerinde kurdukları otoritenin, toplumdaki ekonomik eşitsizliklerin ve yönetimin başarısızlıklarının üstünü örtmekte ve kitlelerin odaklarını farklı yerlere kaydırmaktadır. Buradan hareketle söyleyebiliriz ki; kitle kültürü araçları ile halka pompalanan ırkçı ve ötekileştirici söylemler ve yaratılan tehdit
2 Alex Ross, ‘The Frankfurt School Knew Trump Was Coming’’, The New Yorker, 5 Aralık 2016
3 Alex Ross, ‘The Frankfurt School Knew Trump Was Coming’’, The New Yorker, 5 Aralık 2016

algıları ile iktidarlar aslında kendi yönetimlerindeki başarısızlık ve otoriterleşme eğilimlerinin üzerini örtmeye çalışmaktadırlar. Göçmen krizi ve ekonomik krizi yönetmekte zorlanan Avrupa’da aşırı sağın yükselişini de bu çerçeveden değerlendirmenin doğru olacağını düşünüyorum.
Popüler kültür araçlarının aşırı sağcı siyasi liderlerin yükselişe geçmesinde de büyük payı vardır. Bir iş adamı iken bir televizyon programı sayesinde ünlü olan Trump’ın Amerikan başkanı seçilmesi bu duruma örnek olarak verilebilir. Dolayısıyla Trump’ın bir siyasi figür olduğu kadar bir popüler kültür fenomeni olduğunu da söyleyebiliriz. Geleneksel ve sosyal medya seçim öncesindeki faaliyetleri ile bilinçli ya da bilinçsiz şekilde Trump’ı çok fazla görünür hale getirerek başkan seçilmesine katkı sağlamışlardır. Herhangi bir mesaj verme amacı gütmeden rating oranları daha yüksek olduğu ve Hillary Clinton’dan daha ‘ilginç’ bir siyasi figür olduğu için medya Trump’ın seçim kampanyalarına geniş bir yer verdi. Yani aslında medya iki alternatif arasından daha fazla popüler kültürleştirilebilecek olanı yani Trump’ı seçti. Trump ülkedeki kültür endüstrisi tarafından bir ‘meta’ haline getirilmiş ve bu metaya gizem katılarak fetişist bir hale getirilmiştir.
Adorno insanların kendi rasyonel çıkarları ile uyuşmayan bir siyasi programı destekleyebildikleri mekanizmaların pek çok türden hile ve kandırmacaya ihtiyaç duyduğunu öne sürer. *Bu görüşten hareketle seçmenlerde yaratılan bu fetişizmi bu üretim mekanizmasının bir kandırmacası olarak düşünürsek Trump gibi ırkçı bir siyasi figürün büyük kitleler tarafından nasıl desteklendiğini anlayabiliriz. Özetle söyleyebiliriz ki özelde Trump’ın genelde aşırı sağcı liderlerin ülkelerindeki seçimleri kazanarak iktidara gelmeleri sadece insanların özgür tercihlerinin bir sonucu olarak değerlendirilemez. Bir anlamda kültür endüstrisi talebi(seçim sonuçlarını)baştan kendisi belirlemektedir.
4 Alex Ross, ‘The Frankfurt School Knew Trump Was Coming’’, The New Yorker, 5 Aralık 2016
ZND

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder