Bentham bireysel mutluluğu hedefleyen hedonist felsefesini toplumun geneline
uyarlamaya çalışır. Mutluluğu toplum için nasıl maximize ederiz sorusunu sorar.
Bunun için bireyin ve toplumun mutluluğu arasında bağlantı kuracak bir
matematik geliştirir.(Hedonist Calculus).Bu hesaplamaya göre toplumun genelinin
mutluluğu artacaksa bireysel mutluluk da artacaktır. Bentham Panoptikon modelin
toplam mutluluğu azaltan mutsuz insanların denetlenmesi ve eğitilmesi amaçları
için kullanılabileceğini öne sürmüştür.
Bentham
daha önce cezaevi olarak tasarlanan bir binanın başka geniş kapsamlı
uygulamalar için de elverişli olabileceğini düşünmüştür. Kendisi ‘Panoptikon:
Gözün İktidarı’ isimli eserinde Panoptikon’u
‘Gözetim altında tutulabilecek her tür
insanın bulunduğu her tür kuruma uygulanabilen bir yapı ilkesi tasarımı’*
olarak tanımlamaktadır. Bentham’a göre bu tasarımın uygulanacağı kurumların temel
amacı gözetim altında tuttuğu insanları olabildiğince sıkı bir biçimde denetim
altında tutmaktır. Bu tür bir yapı
altında insanlar olabildiğince fazla sebeple her an gözetlendiğine inanmalı ya
da gözetlenmediğinden emin olamamalıdır. Bu yapının kullandığı disiplin
mekanizmalarının ve gösterilen ‘normalin’ dışına çıkanların ise eğitilerek
disipline edilmesi gerekmektedir. Gözetim-evi tasarımı nezaret altında tutma,
ıslah etme, zorla çalıştırma ya da eğitim gibi farklı amaçlar için
kullanılabilmektedir. Bentham’ın amacı
ise toplumu tüm mekanizmaları ile birlikte Panoptikon bir hale
getirmektir. Çünkü Bentham iyi bir
yönetimin bu tasarım ile sağlanabileceğine inanır.
Bizzat
modern devletlerin kendisini yukarıda sayılan amaçların hepsinin birlikte
gerçekleştirilebildiği Panoptikon yönetimler olarak düşünürsek, modern
toplumlarda devlet eliyle kullanılan pek çok Panoptikon disiplin mekanizmasının
varlığından da söz edebiliriz.
1*
Bentham Jeremy, Panoptikon:Gözün İktidarı,
B.Çoban ve Z.Özarslan(der.) /(çev.), İstanbul:Su,1787/2008, ss.9
2
Bentham
Jeremy, Panoptikon:Gözün İktidarı, B.Çoban ve Z.Özarslan(der.) /(çev.),
İstanbul:Su,1787/2008, ss.12,13
Örneğin
Bentham eserinde bu tasarımın yeni nesillerin eğitilmesi amacı ile okullarda
kullanılabileceğinden söz ediyor. Bu türden bir gözetim sisteminin Türkiye’de özellikle
lisans eğitimi öncesi eğitim kurumlarında da var olduğunu düşünüyorum. Bentham
gözetim-evi için çıkardığı planda cezaevinin tam merkezinde yer alan bir gözetmen
locasından söz etmekte. Küçüklüğümden beri dersliklerimizde tahtanın üstünde
duvarın tam merkezine yerleştirilen Atatürk resimleri bana hep bu türden bir
gözetleyiciyi çağrıştırmıştır. Sadece dersliklerdeki resimler değil tören
alanlarının tam merkezine yerleştirilen büstlerin de benzer bir fonksiyonu
olduğunu söyleyebiliriz. Bu türden figürlerle öğrenciler üzerinde sürekli
devlet otoritesinin ve ideolojisinin hissettirilmeye, gözetim altında olduğunun
hissettirilmeye çalışıldığına inanıyorum. Bu örnekte Bentham’ın ifade ettiği
gibi gözetleyici gerçekten orada olmasa bile görünen heryerdeliği(omnipresence)4 yani otoritenin her
yerde olma durumu söz konusudur. Bu
figürlerin ( resimler, büstler) devletin resmi ideolojisini temsil ettiği
gerçeğinden hareketle söyleyebiliriz ki; sürekli bizi gözetleyen ve düşüncemizi
disipline eden bu türden bir gözetim- evinde(okullar) devletin resmi ideolojisinden
bağımsız düşünmek ve hareket etmek oldukça zor olacaktır. Bu durum Bentham’ın tasvir
ettiği cezaevindeki gibi bedensel bir tutsaklık olmasa da zihinsel manada bir tutsaklığın
var olduğu anlamına gelir. Bentham da kitabının ‘Okullar’ başlıklı kısmında bu
durumu bedenin düşünsel parçasının özgür
gelişimine uygulanan aralıksız bir baskı olarak tanımlıyor. Bu türden
mekanik bir disiplinle öğrencilerin bir dizi makinalar takımına dönüştürüldüğünü öne sürüyor. 5
3
Bentham
Jeremy, Panoptikon:Gözün İktidarı, B.Çoban ve Z.Özarslan(der.) /(çev.),
İstanbul:Su,1787/2008, ss.14
4
Bentham
Jeremy, Panoptikon:Gözün İktidarı, B.Çoban ve Z.Özarslan(der.) /(çev.),
İstanbul:Su,1787/2008, ss.25
5
Bentham
Jeremy, Panoptikon:Gözün İktidarı, B.Çoban ve Z.Özarslan(der.) /(çev.),
İstanbul:Su,1787/2008, ss.69
6
Bentham Jeremy,
Panoptikon:Gözün İktidarı, B.Çoban ve Z.Özarslan(der.) /(çev.),
İstanbul:Su,1787/2008, ss.67-75
Bentham
kitabında gözetlenen insanların kendilerini her zaman gözetim altında gibi
hissetmelerinin önemli bir nokta olmasına rağmen asıl önemli olan şeyin mümkün
olan en geniş zaman diliminde her bir kişinin gerçekten gözetim altında
tutulması olduğunu söylüyor. Bunun gerçekleşmesi için ise gözetmenin
talimatlarını uygulattıracak kişilere de ihtiyaç vardır. Cezaevi örneğinde
gözetimciye ek olarak yardımcı gardiyanlar, hizmetliler ve her türden düşük
rütbeli görevlilerden de söz edilmektedir. Bu kişileri gözetimcinin denetim
altındaki kişilere yönelik talimatlarını uygulayan kişiler olarak düşünürsek
benzer bir sistemin eğitim kurumlarında da olduğunu öne sürebiliriz. Devletin
resmi ideolojisini gözetimci gibi düşünürsek, bu ideolojinin eğitim sisteminde sürekli
uygulanmasını sağlayan bakanlık, müfettişler, okul yönetimindeki kişiler ve
ders hocalarını da gardiyanlar olarak düşünebiliriz. Tıpkı mahkumlar gibi bu
gardiyanlar da gözetimcinin denetimine tabidir ve bağımsız hareket edemezler.
Bentham’ın
gözetim evinin planını sunduğu kısımda bahsettiği bir tür ses aygıtı olan metal
tüp de bana tüm eğitim kurumlarının uymak zorunda olduğu ortak müfredatı hatırlattı.
Bu tüpler sayesinde cezaevinde talimatlar aynı anda uzaktan herkese
verilebilmektedir. Bu tüplerin aynı anda eğitmenlerin hücrelere seslenmesinden
kaynalanacak karmaşayı engellediği gibi; ortak müfredat ve eğitim
politikalarının tek bir merkez tarafından belirlenmesi(MEB) de eğitim
kurumlarında benzeri bir karmaşanın ve çok sesliliğin önüne geçmektedir.
Bentham
kitabının ‘’Tahliye Olan Kişilere İlişkin Madde’’ başlıklı bölümünde bu
mahkumların gözetim-evlerinden çıktıktan sonra da aynı bağımlılık ilişkisini
sürdüreceklerini öne sürmekte. Öğrencilerin lisans öncesi eğitimlerini
tamamladıktan sonra bu eğitim kurumlarında aldıkları ideolojik eğitimin
etkisinden kolay kolay çıkamama durumlarının da bu duruma örnek teşkil
edebileceğini söyleyebiliriz.
7 Bentham Jeremy,
Panoptikon:Gözün İktidarı, B.Çoban ve Z.Özarslan(der.) /(çev.),
İstanbul:Su,1787/2008, ss.15,23-25,49,
2) Bu
türden heykeller, anıtlar, resimler sadece eğitim kurumlarında değil diğer kamu
kurumlarında ve şehir merkezlerinde, şehir meydanlarında da sıklıkla karşımıza
çıkmaktadır. Aslında köy yaşamı ile kıyaslandığında şehir hayatının kendisini
gözetim-evi modeline örnek olarak düşünebiliriz. Bu türden figürler ve devlet
binalarının varlığı şehirli insan üzerinde devlet otoritesini ve gözetimini
sürekli hissettirmektedir. Buna ek olarak gelişmiş ulaşım ve iletişim ağlarını
da devletin Panoptik disiplin mekanizmaları olarak düşünebiliriz. Bu ağlar
modern devletlerin merkezileşme amaçlarına hizmet ederler. Bu ağlar sayesinde
kırsal alana kıyasla devlet büyük şehirlerde yaşayan insanların hayatını çok
daha rahat bir şekilde denetim/gözetim altına alabilmektedir. Örneğin bir kişi
bir suç işlediğinde bu ağların gelişmiş olması sayesinde devletin güvenlik
güçleri hızlı ve kolay bir şekilde kişiyi nezaret altına alabilir. Benzer
şekilde şehirde yaşayan insanların devlet denetiminde olan iletişim ağlarını(internet,
cep telefonu vs.) daha yoğun bir şekilde kullandıkları için devlet tarafından
oldukça sıkı bir şekilde gözetlendiklerini söyleyebiliriz.
3)Modern
toplumlarda siyasal partilerin de devletler tarafından Panoptik disiplin
mekanizmaları olarak kullanıldıklarını düşünmekteyim. Siyasi parti teşkilatları
hem kendi üyeleri üzerinde hem de halkın geneli üzerinde bir panoptik etki
yaratmaktadırlar. Partilerin ideolojileri farklı olsa da
hepsi modern devletin/sistemin sürekliliğini sağlayan araçlar gibi
düşünülebilir. Modern devletler siyasi partiler ve bu siyasi partilerin
ideolojileri aracılığıyla vatandaşlarını kontrol edebileceği gruplara ayırarak
sürekli gözetim altında tutuyor ve disipline ediyor. Parti aidiyeti olan ve
kendi kimliğini bir parti aidiyeti ile tanımlayan vatandaşlar devlet tarafından
kolaylıkla denetlenebilmekte ve devlet için bir tehdit unsuru olmaktan
çıkmaktadır. Yani Panoptik yönetim anlayışını benimseyen devleti vatandaşlarını
kontrol altında tutmaya çalışan bir ahtapot gibi düşünürsek, siyasi partiler ve
teşkilatlarını bu ahtapotun kolları gibi düşünebiliriz. Çünkü bu teşkilatlar
devletin hayatımızın hemen tüm alanlarına nüfuz edebilmesini mümkün kılmakta ve
aslında devletin bu denetim/gözetim fonksiyonunu işlevsel hale getirmektedir.
Özellikle parti teşkilatlanmalarının çok
kapsamlı olduğu ülkemizde şehrin oldukça merkezi yerlerine inşa edilmiş ve
oldukça büyük parti genel merkezi binaları insanlarda denetlendikleri ve
gözetlendikleri hissini uyandırabilmektedir. Bu parti binalarını cezaevi
örneğindeki gözetmen localarına benzetebiliriz. Bu binalar ve
teşkilatlanmalar aracılığıyla partilerin ideolojileri ve otoriteleri toplumsal
yaşamın her alanında hissedilebilir hale gelmiştir.(omnipresence) Siyasi
partiler teşkilatları aracılığıyla sürekli siyasal tercihlerimiz üzerinde bir
baskı kurmakta ve bizi bir siyasal tercih yapmak zorunda bırakmakta, toplumsal
normalin bu olduğuna inandırmaktadır
Toplumdaki
her yaştan her kesimden tüm insanlara hitap etmek için düzenlenen parti programları
sadece üyelerinin ve vatandaşların hayatını disipline etmek için
planlanmamıştır. Bentham’ın da ifade ettiği gibi bu teşkilatların toplumu eğitme, ıslah etme gibi
bir fonksiyonları da vardır. Özellikle parti mensuplarının küçük yaşlardan
itibaren parti tabanından yetiştirildiklerini görmekteyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder